Harry Potter ve Azkaban Tutsağı (Harry Potter #3) / 12. Yorum (116)

Çarşamba, Ağustos 28, 2019


Kitap Yorumları, Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, J. K. Rowling, Harry Potter, Edebiyat, Fantastik, Harry Potter And The Prisoner Of Azkaban, Yapı Kredi Yayınları, YKY,
Cahil Okur’dan selamlar…

Yoğun sıcaklar ve bende ki üşengeçliğin hat safhaya çıkışı sonrasında kitap yorumlarındaki gecikmenin farkındayım. Hepinizden özür dileyerek hemen bugün ki yorum ile sizleri baş başa bırakıyorum…

KİTAP YORUMU

Gerçekten çocuk olduğum bir dönemde tanıştığımız Harry Potter ile yıllar sonra yeniden görüşme aşkım depreşince geçtiğimiz aylarda seriye yeniden başlamıştım. İlk iki kitabında ardında ise bugün üçüncü kitap olan Harry Potter ve Azkaban Tutsağı ile karşınızdayım…

İçerik Yorumu

Az önce dediğim gibi oldukça uzun zaman sonra Harry ile yeniden bir araya geldik. Kendisine olan sevgimi birkaç vesile ile yine burada sizlere ifade etmiştim. Yeni benim için Harry Potter ve Azkaban Tutsağı okuması “Eski dost ile yeniden buluşma” tadındaydı.

Tabii ki her tanışmada Harry ile birbirimizi daha da yakından tanıyor, birbirimizin dünyalarına daha da vakıf oluyoruz ki bu seferde dikkatimi celbeden farklı ayrıntılar gözüme takıldı. Bunlardan biride okula yeni gelen hocaların sınıfa girdiklerinde tüm öğrencilerin adlarını biliyor olması… Tamam öğretmenlerin hepsi büyücü ama bu bana göre bu LOTR’deki gibi bir büyücülük değil de, J. K Rowling’in yarattığı evrendeki büyücülük daha bilimsel bir büyücülük gelmiştir. Bu konuda fikirlerinizi merak ediyorum.

Genel olarak hikayenin akıcı ve kendisine bağlayan yanları olduğunu artık hepiniz biliyorsunuz. Ancak tekrar okumalarda hikayenin sonunu biliyor olmak okuma hızınızı ve şevkinizi biraz etkilemekte hemen belirteyim. Bu şahsım adına bir eksi olsa da okumaktan çok zevk aldığım ve yeni bilgilerde öğrendiğim keyifli dakikalar, saatler geçirdim Harry Potter ve Azkaban Tutsağı ile…

Ben okudum ve tekrar okudum… Mutluyum, sizde güzel dakikalar geçirmek istiyorsanız ve bu seriyi halen okumadıysanız hemen gidin ve kitabı edinin sonrasında da “Accio Harry Potter And The Prisoner Of Azkaban”

Yazım Dili Yorumu

J. K . Rowling’in akıcı ve anlaşılır dilinin yanına Sevin Okyay ve Kutlukhan Kutlu’nun Türkçeleştirmesi ile birlikte oldukça rahat okunan ve anlaşılan bir eser karşımıza çıkmış durumda. Herhangi bir anlatım bozukluğu ya da Türkçeleştirme sırasında havada kalan bir şey dikkatimi çekmedi.bence oldukça başarılı.

Yapısal Yorum

YKY’nin başarılı yeni kapak tasarımları ile yeniden basılan seride yağısal olarak da herhangi bir sorun bulunmamakta. Eski kapak tasarımına göre bence daha başarılı. Eser işçeriğinde editoryel bir hata ile karşılaşmadım.

ARKA KAPAK YAZISI

“Mahsur kalmış cadıların ve büyücülerin acil durum taşıtı Hızır Otobüs’e hoş geldiniz. Asanızı tuttuğunuz elinizi uzatın, otobüse atlayın, sizi istediğiniz yere götürelim.”
Sirius Black adında azılı bir katil, tüyler ürpertici Azkaban kalesinde tam on iki yıl boyunca tutsak kalmıştır. Tek lanetle on üç kişiyi birden öldüren Black’in, Karanlık Lord Voldemort’un hizmetkârı olduğuna kesin gözüyle bakılmaktadır. Bir yolunu bulup Azkaban’dan kaçan Black’in peşinde olduğu bir tek kişi vardır: Harry Potter. Harry, büyücülük okulunun sihirli duvarları arasındayken, arkadaşları ve öğretmenleriyle birlikteyken bile güvende değildir. Çünkü aralarında bir hain olabilir.
(Tanıtım Bülteninden)

Kitap Yorumları, Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, J. K. Rowling, Harry Potter, Edebiyat, Fantastik, Harry Potter And The Prisoner Of Azkaban, Yapı Kredi Yayınları, YKY,

KÜNYE

Adı:  Harry Potter ve Azkaban Tutsağı
Yazar: J. K. Rowling, Sevin Okyay (Çevirmen), Kutlukhan Kutlu (Çevirmen)
Alt başlık: Harry Potter #3
Baskı tarihi: Şubat 2016
Sayfa sayısı: 396
Format: Karton kapak
ISBN: 9789750803116
Kitabın türü: Edebiyat, Fantastik, Gençlik, Roman
Orijinal adı: Harry Potter And The Prisoner Of Azkaban
Dil: Türkçe
Ülke: Türkiye
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

ALINTILAR

Ecel kapıya dayandığında yapabilecekleriniz...
Öldürülmeyeceğim! Sayfa 69

Kendi kendine düşünebilen bir şeye, beyninin nerede saklandığını göremiyorsan, güvenme. Sayfa 181

Keşf-i Blogger Etkinliği

Pazar, Ağustos 25, 2019
Estikçe, mim, blog keşif etkinliği

Herkese içten bir "Merhaba",

Blogger dünyasını yeniden neşelendirmenin, harekete geçmenin vakti geldi!  Sürekli aktif paylaşım yapan, blog yazmayı seven arkadaşları tanımak istiyoruz. Daha çok tanışıp, kaynaşmak istiyoruz. Onlara, sizlere ulaşmak, konuşmak, paylaşımda olmak istiyoruz.

"Keşf-i Blogger" Etkinliği.

Bu yayında yapılması gerekenler çok basit;

1-Linklerini paylaşan güzel arkadaşları takip etmek.
2-Kendi güzel linkinizi yazının altına eklemek.
3-İçtenlikle yazıyı sonlandırmak ve blogger arkadaşları bu etkinliğe davet etmek :)

*Size ve daha çok yazara ulaşabilmek için etkinliğimizi es geçmeyin lütfen!

Sevgiler.

Blog Linklerimiz;

1 - edischar.blogspot.com


2 - akkurttaha.blogspot.com

3 - cahilokur.blogspot.com 


Ateşten Gömlek (Halide Edip Adıvar) / 1. Kitap Özeti

Salı, Ağustos 20, 2019

Kitap Özeti, Roman Özeti, Performans Ödevi, Özet, Halid eEdip Adıvar, Ateşten Gömlek, Ateşten Gömlek Özeti, Halide Edip Adıvar Romanı Özeti

Cahil Okur’dan herkese merhaba… 

Bu gün sizlere blogumun ilk kitap özetini sunacağım. Roman özeti çıkarmayalı bir hayli zaman oldu, sanırım son özetimi ortaokula giderken çıkarmıştım. Bakalım aklımda kalan düzene göre bir özet çıkartabilecek miyim?

NOT: Yazım özet içerikli olduğu için içerisinde bolca içerik hakkında bilgi içerecektir. Bu nedenle eseri okumayı planlayan arkadaşlarımın konu hakkında bilgilendirmek istedim. Sonradan bana kızmayınız…

Ateşten Gömlek (Özet)– Halide Edip Adıvar  

Peyami’nin hayatında her şey akrabası olan cemal ile yeniden bir araya gelmesi ardından başlar. Hariciye Nazırlığı’nın bulunduğu sokaktaki saldırı da yeni hayatının ilk kıvılcımları olur. Peyami için önceleri anlamsız olan işgalciler ve vatan konuları artık toprağı yarıp havayla buluşan tohum misali yeşermektedir.

Kısa bir zaman sonra işgal edilen İzmir’den Cemal’in kardeşi Ayşe gelir. Ayşe, Peyami ve Cemal bir gün Mr. Cook adında bir gazeteci ile bir araya gelirler. Mr. Cook, İzmir hakkında Ayşe ile konuşur ama sözleri oldukça yaralayıcı ve işgalci devletlerden yanadır. Ayşe sabrını yitirir ve Mr. Cook’a gerekli olan cevabı verir. Ayşe’nin sözleri hem Peyami ve Cemal’de hem de orada bulunana diğer genç zabitlerdeki vatan aşkını alevlendirir. Gözler önce işgal altındaki İzmir’e oradan da Anadolu’ya döner…

Bu hadisenin ardından uzun bir zaman geçmeden Cemal Anadolu’ya geçerek millet güçlerine katılır ve işgalcilere karşı gelir. Yakın arkadaşlarından İhsan’da kısa bir zaman sonra ona katılır. Onların Anadolu;’ya geçtiği sıra Peyami kötü bir hastalığa tutulur ve iyileştiği zamana kadar İstanbul’da fiilen işgal edilmiştir. Abisi ve arkadaşları Anadolu’da mücadele eden Ayşe’de İstanbul’da fikri mücadele içindedir. Ayşe’nin bu tavırları işgalcileri peşine düşürür ve Anadolu’ya geçişi zorunlu hale gelir.

Ayşe’ye giderek aşık olan Peyami’de Ayşe’ye katılır ve Peyami annesini geride bırakarak Anadolu’ya geçer. İlk durakları Sakarya olan ikili İhsan’la buluşur. Cemal’e haber verilir. Cemal Ayşe’nin Eskişehir’e gönderilmesini istemesi ardından, İhsan; Ahmet Çavuş’u  Ayşe ile birlikte Eskişehir’e yollar. Peyami ise İhsan’la kalır.

İhsan ile kalan Peyami artık milletin askeridir ve kendisine verilen ilk görev gömülü olan mühimmatı Mehmet Çavuş ile birlikte bulunduğu yerden çıkartarak karargaha ulaştırmaktır. Mühimmat karargaha getirilir ancak yanında küçük bir köylü kızı olan ve İhsan’a aşık olan Kezban’da vardır. Kezban karargaha geldiği günün akşamı İhsan’ın çadırına girer. İhsan’a tüm yalvarmalarına rağmen İhsan, Kezban’ı geri yollama kararı alır. Kezban ikinci gün Peyami’den yardım ister ve son kez İhsan’ın çadırına girer ama İhsan’ın kararı aynıdır. Peyami, Kezban’ı yolcu etmesi ardından Kezban, sırf karargahta kalabilmek adına evlilik teklifini kabul ettiği Mehmet Çavuş tarafından vurularak öldürülür. Mehmet Çavuş olay ardından firar eder.

İhsan ve Peyami bu olay sonrasında Konya dolaylarına giderler. Orada tekrardan Mehmet Çavuş ile karşılaşırlar. Mehmet Çavuş İhsan, Peyami ve yanındaki askerlere pusu kurar. İki asker şehit düşer. İhsan ve Peyami’de yaralanırlar ve tam şehit olacakken süvariler yetişir. Mehmet Çavuş ile yanındakiler tutuklanır. Mehmet Çavuş ihanetinin bedelini şehit ettiği askerlerin mezarı başlında idam edilerek öder.

Peyami yaralanması ardından önce Eskişehir’e gönderilir. Orada Cemal ve Ayşe ile yeniden bir araya gelir, sonrasında Savunma Bakanlığı’na memur olarak atanır ve Ankara’ya gider. Ankara’da kaldığı dönemde Ayşe ile mektuplaşan Peyami harp hakkındaki bilgileri kendisinden alır. Ayşe son mektubunda Peyami’ye hitaben “ Sen Peyami, İzmir yolunda hala sararmış yapraklara bakarak mı yürüyeceksin” der.

Peyami bu satırlar ardından cepheye dönmenin yollarını arar ki tercüman aranması sonrasında istediğine kavuşur. İhsan’ında bulunduğu … Kolordu’ya atanır. İhsan ile Peyami’nin ilk karşılaşmalarında, İhsan Peyami’ye Ayşe’ye olan sevdasını anlatır. Konuyu Ayşe’ye de açtığını ve İzmir’e girmeleri ardından evlenme kararı aldıklarından bahseder. Lakin süreç talihsizlileri beraberinde getirir ve Ayşe ile ihsan’ın arası sonsuza kadar düzelmeyecek şekilde bozulmuştur. İhsan sözlerini Ayşe’nin kendisi için artık sadece bir hayal olduğunu belirterek tamamlar.

İşgalcilere karşı yapılan son saldırıda İhsan ve Peyami yan yanadır. İhsan Kartaltepe mücadelesinde ağır yaralı olarak Ayşe’nin çadırına götürülür. Kısa bir süre sonra da Ayşe’nin cenazesi çadıra getirilir. Birbirine kavuşamayan iki beden yan yana defnedilir. Peyami de aynı saldırıda ağır yaralanır ve ayaklarını kaybeder.

Ankara’ya götürülen Peyami’nin hastanede kaldığı dönemde yazdığı hatırattan öğreniriz tüm bunları. Peyami beynindeki kurşunun çıkarılması için gün saymaktadır. Ameliyat başarısız geçer ve Peyami vefat eder. Hatıratı okuyan doktorlar araştırmaları sonrasında ne Hemşire Ayşe’nin ne de İhsan adında bir askerin varlığına dair bir kanıt bulamazlar. Peyami’nin yazdıklarını beynindeki beyninde kalan kurşuna bağlarlar.

Çekiliş Vakti #10

Perşembe, Ağustos 15, 2019

çekiliş, Estikçe, kitap çekilişi,

Cahil Okur’dan herkese merhabalar…

Klasikleşen ÇEKİLİŞ zamanımız gelmiş durumda. 115. kitap yorumumu yayınladım ve yeni çekilişimiz başlamış durumda. Daha önceki çekilişlerde de olduğu gibi 120. kitap yorumunun yayınlanması ardından çekiliş son bulmuş olacak.

GFC’den blogumu takip etme şartı aynı şekilde devam ediyor. Lakin paylaşım ya da kendi blogunuzda ekstra tanıtım falan istemiyorum. Yaparsanız da bana bildirin ki artı haklarınızı not edebileyim. (Tamamen size kalmış bir durumdur bu)Sadece 111. kitap ile 120. kitap yorumları dahil olmak üzere arada yazdığım yazılara yorum yapan arkadaşlarım 1’er hak kazanacak. Her yorum +1 hak anlamına geliyor.

Çekiliş neticesinde ödülü yine kendiniz belirleyeceksiniz. 111. Kitap ile 120. kitap arasındaki istediğiniz bir eseri seçebilirsiniz. Herkese bol şanslar…


Paris ve Londra'da Beş Parasız / 11. Yorum (115)

Çarşamba, Ağustos 14, 2019
Paris ve Londra'da Beş Parasız, George Orwell, Berrak Göçer, Edebiyat, Roman, Can Yayınları, Kitap Yorumları,
Fotoğrafları artık kendim çekiyorum. Elimden geldiğince becermeye çalışsam da bu görsellerle sizleri karşıladığım için özür dilerim efendim 

Cahil Okur’dan selamlar…

Yoğun iş temposu nedeniyle 1-2 haftadır buralarda yoktum ama geri döndüm hemen fırsat bulunca. Öncelikle herkese iyi bayramlar diliyorum. Ardından da lafı uzatmadan hemen bugünkü eserimizi yorumlamaya geçiyorum.

KİTAP YORUMU


George Orwell sevdiğim yazarların başında gelen bir isim. Uzun bir süredir kitaplarını okumamıştım. Kitaplığımda duran ve okumayı çok istediğim “Paris ve Londra’da beş parasız” ı görünce “Neden bu hasreti sonlandırmayayım!” dedim kendi kendime…

İçerik Yorumu

Orwell’ın daha önceden okuduğum kitapları hakkındaki fikirlerim diğer yazılarımda mevcuttur. Hatta blogumun en çok okunan yazısı gene Orwell’ın 1984 kitabıdır. Bunun yanıs ıra Hayvan Çiftliği ve Boğulmamak için gibi kitaplarını da okuduğum yazar beni bu eserde sanki daha farklı bir dille karşıladı.

Klasik bir Orwell eserinden farklı bir tadı olduğunu daha ilk sayfalarda sezinlediğiniz eserde, diyalogların oldukça az oluşu ve kahramanımızın adından hiç bahsedilmediği gözünüze çarpan ilk noktalar olacaktır. Bu durumun sebebi ise kahramanımızın yazarımızın kendisi olmasıdır. Bu anlamda bir hatırat niteliğindeki eser, Orwell’ın klasikleşen eleştirel yaklaşımını da içinde oldukça yoğun şekilde barındırmaktadır.

Kitapta bölümler ilerledikçe Orwelll’ın fakirliğe bakışı ve aktarış tarzı, okuyucunun etrafına daha bir farklı bakmasına neden olmakta. Eserin sonundaki çıkarımlar ise bana göre oldukça haklı. Ayrıca bu çıkarımlar Orwell’a yakışır bir sonun da nişanesi durumunda. Okuduğum diğer Orwell eserlerinden farklı bir tadı olsa da lezzet aynı lezzetti. İyi ki okudum dediğim eserlerden bir tanesi oldu.

Yazım Dili Yorumu

Orwell kalitesini her satırda hissettiğiniz bir eser olmuş. Sadece içerisinde ki yoğun Fransızca sözcükler okumayı biraz zorlaştırmakta. Keşke o cümleler de Türkçeleştirilseydi.

Yapısal Yorum

Can Yayınları’na yakışan bir kapak ve fark edilmeyecek seviyede yazım yanlışı vardı. Bence yeterli ve başarılı bir yapıt olmuş.

ARKA KAPAK YAZISI


"Beş parasız kalmaktan o kadar çok bahsetmiştiniz ki; eh, işte beş parasız kaldınız ve hâlâ ayaktasınız." Paris ve Londra'da Beş Parasız, 20. yüzyılın en büyük romancılarından George Orwell'in, Avrupa'nın iki büyük şehrinde, Paris ve Londra'da yaşadığı sefaleti olanca gerçekliğiyle anlattığı, son derece önemli bir eser. Bir gün Paris'in orta yerinde meteliksiz kalan genç yazar, yoksulluk ve açlıkla mücadele etmeye başlar. Rehineciler, iş bulma kurumları, umut tacirleri, karın tokluğuna günde on yedi saat çalışılan karanlık otel mutfakları arasında sürüp giden Paris macerası, yazarın güç de olsa kendini Londra'ya atmasıyla sona erer ama Londra'da onu çok daha ağır şartlar beklemektedir.

Orwell, modern insanın ısrarla görmezden geldiği bir dünyanın kapısını aralıyor. İşsizlik, evsizlik, açlıkla damgalanan bu dünyanın insanları izbe pansiyonlarda, berduş barınaklarında yaşıyor, hayata bir ucundan tutunmaya çalışıyorlar. Paris ve Londra'da Beş Parasız, köleliğin hiçbir zaman, modern zamanlarda bile ortadan kalkmadığını, sadece görünüm değiştirdiğini anlatıyor.
(Tanıtım Bülteninden)

KÜNYE


Adı:  Paris ve Londra'da Beş Parasız
Yazar: George Orwell, Berrak Göçer (Çevirmen)
Baskı tarihi: Mayıs 2015
Sayfa sayısı: 248
Format: Karton kapak
ISBN: 9789750725630
Kitabın türü: Edebiyat, Roman
Çeviri: Berrak Göçer
Dil: Türkçe
Ülke: Türkiye
Yayınevi: Can Yayınları

ALINTILAR


Paris, tabiri caizse yoksulluğun varoşudur. Sayfa 27

Mücadelesinde sebat eden kazanır. Sayfa 33

"Yahudi'ye güveneceğine yılana güven, Yunan'a güveneceğine Yahudi'ye güven ama Ermeni'ye güvenme" Sayfa 88

Kötü lokantanın en temel göstergesi oraya sadece yabancıların gitmesidir. Sayfa 134


Bir köle demiştir Marcus Cato, uyumadığı her an çalışmalıdır. Yaptığı iş gerekli olsun olmasın çalışmalıdır çünkü çalışmak kendi içinde iyidir - en azından köleler için. Sayfa 139

Zengin ile fakirin arasında, sanki zenciler ile beyazlar gibi iki farklı ırkmışçasına, esrarengiz, temek bir farklılık yattığı görüşüne dayanıyor. Oysa gerçekte böyle bir farklılık yok. Zengin ve fakir toplulukları sadece gelir oranlarıyla ayrışıyor, başka hiçbir şeyle değil; sıradan bir milyoner sadece yeni bir takım elbise giymiş sıradan bir bulaşıkçıdır. Sayfa 141

Kir ayrımcıdır; iyi giyimli olduğunuzda sizi rahat bırakır ama yakalığınız kaybolunca dört bir yandan üstünüze üşüşür. Sayfa 151

Bir berduş kasketini çıkarınca kendini çıplak hisseder. Sayfa 164

Dilenciler sadece sosyal bir fazlılık, insancıl bir çağda yaşadığımız için hoş görülüyorlar ama esasen bayağılar. Sayfa 200

İşsiz bir adamın tek derdinin ücretsiz kalmak olduğunu düşünenler çok yanılıyorlar; bilakis, çalışma alışkanlığı kemiklerine işlemiş eğitimsiz bir adamın çalışmaya paradan daha çok ihtiyacı var. Sayfa 208

Sadaka alan biri, velinimetinden hemen her zaman nefret eder- insan doğasının değişmez bir özelliğidir bu- ve arkasına destek olarak elli ya da yüz kişi alınca bu nefreti gösterir. Sayfa 212

Çulsuz kalarak kesinlikle öğrendiğim bir-iki şeye değinebilirim. Bütün berduşların ayyaş pislikler olduklarını asla düşünmeyeceğim, sırf bir peni verdim diye hiçbir dilenciden minnet beklemeyeceğim, işsiz bir adamın yorgun olmasına şaşırmayacağım, Selamet Ordusu'na yardım etmeyeceğim, giysilerimi rehine vermeyeceğim, sokakta dağıtılan el ilanını geri çevirmeyeceğim, şık bir lokantada keyifle yemek yiyeceğim. bu da bir başlangıç. Sayfa 244


Blogger tarafından desteklenmektedir.