
13 Mayıs 2014…
Size bir çağırışımda bulunuyor mu bilmiyorum. Lakin benim
için kaderimin değiştiği, acılarımın arşa değdiği bir gün olarak hafızımda ve
gönlümde hala.
2 yıl geçti aradan, 2 koca yıl.
Unuttuk mu? Elbette ki hayır!
Unuttunuz mu? Elbette ki evet!
Hem başkalarının acılarını niye hatırlayasınız ki, kimseye
kızgınlığım falan yok yani.
Konya’daydım o zamanlar.
Çalıştığım gazetede şunları yazmıştım spor sayfasındaki
köşeme…
“Madenci bir babanın oğlu olarak konuşuyorum bugün,
Soma’nın bir evladı olarak.
Memleketimden uzakta,
O kömür kokusuna hasret bir adam olarak…
Bu güne kadar “Somalı’yım” dediğimde hep aynı soru gelirdi;
“Neredeydi Soma? Nereye bağlı?”
Keşke hiçbiriniz bilmeseydiniz Soma’yı,
Eynez’den haberiniz olmasaydı,
Karanlık Dere’yi duymasaydınız.
Yine sorsaydınız “Nerede bu Soma?”
Soma küçüktür, Soma sıkıcıdır…
Kaçmak istersin lise yıllarında,
“Gideyim vallahi dönesim olmayacak” dersin.
Ayrılırsın, kömür kokusunu özlersin.
Atatürk Caddesi’nde selamlaştığın yüzleri özlersin.
Mahallendeki ağabeylerini özlersin,
Karşı komşunu, alış veriş yaptığın bakkalı özlersin.
Dostluğun, sevginin başkentidir bana göre orası.
Beş Yol’a gelip de gördüğünde o elindeki gaz lambası ile
gururla duran madenciyi,
“Evimdeyim” dersin.
Otobüsten iner,
ayağını yere basar ve çekersin içine dolu dolu kömür kokusunu.
Tamda hasretim artmışken, kilometrelerce uzakta yaşıyorum
acıyı.
Elimde kumanda TV başında takip ettim olanları.
Her beş dakikaya bir memleketi arayıp haber aldım
kardeşimden, babamdan.
Mahallemde geçtiğimiz ay kapatılan hastane yeniden açılmış,
Camlar gazetelerle kapalı…
“Soma ayakta abi” diyor kardeşim,
“Buzhanelerin hepsini boşalttılar,
Ambulanslar hastaneye gitmiyor artık”
Susuyorum, ne diyebilirim ki.
Ekranda bildiğim, tanıdığım isimler.
En uzak tanıdığımla Atatürk Caddesi’nde selamlaşmışlığım
var.
Kimisiyle Koru Park’ta çay içmişliğim,
13 Eylül Parkı’nda oturmuşluğum var…
Madenci bir babanın oğlu olarak konuşuyorum dedim ya başta,
O baba konu kömür olunca hep anı şeyi derdi;
“Madencinin en çok ölüsü para eder”
İstemiyorum malını da mülkünü de…
Tüm değerliler senin olsun diyesim var o koca dağa,
Bize sevdiklerimizi ver yeter.
Başımız sağ olsun,
Acıyı tarif etmek zor…
Rabbim kalanlara sabır ihsan eylesin.”
Her okuduğumda gözümden yaş geliyor hala.
Her okuduğumda yitirdiklerimizi düşünüyorum.
Her 13 Mayıs’ta o yarayı tazeliyor hayat.
Ne diyeyim ki; bugün 13 Mayıs;
Bizim için tarihin durduğu gün.
Biz onları hep şu sözlerle anıyoruz;
“O kadar çok azdılar ki, cennete düştüler”