46: KİTAP YORUMU : Şeker Portakalı

Salı, Mayıs 31, 2016
Kitap Yorumları, Şeker Portakalı,  José Mauro De Vasconcelos, O Meu Pé De Laranja Lima, Aydın Emeç, Can Yayınları, Roman, Çocuk, Edebiyat,
Kitabın Adı: Şeker Portakalı
Yazar: José Mauro De Vasconcelos
Baskı Tarihi: Mart 2014
Sayfa Sayısı: 186
ISBN: 9789750719400
Orijinal Adı: O Meu Pé De Laranja Lima
Çeviri: Aydın Emeç
Yayınevi: Can Yayınları
Kitabın Türü: Roman, Çocuk, Edebiyat

KİTAP HAKKINDA


Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelosun başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelosun çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zezenin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.

Aydın Emeçin, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalının başkahramanı Zezenin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.
(Tanıtım yazısından)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Okuma hızım geri gelmişken hiç arayı soğutmadan okumaya devam ediyorum. Bu sefer yine bir çocuk kitabı okudum. Adına her ne kadar çocuk kitabı deseler de bence çok ama çok daha fazlasını hak eden bir kitap. Bu nedenle kendisinden bu yazıda çocuk kitabı olarak bahsetmeme kararı aldım. Lafı uzatmadan hemen yoruma geçeyim.

  1. İçerik Yorumu

Kitabımız sevgili Zeze hakkında. Henüz 6 yaşında olan (tamda 6 yaşında değil aslında ama…) bir Kızılderili melezi bir arkadaşımız. Ablaları ve abisi ve kardeşi ile birlikte yaşıyor ve hayat onlar için oldukça zorlu. Açlıkla mücadele ediyorlar desek yalan olmaz.

Zeze’nin en büyük özelliği bence “Büyüyüp de küçülen” çocuklardan biri olması. Hayata bakış açısı, merakı, sorgulamaları hepsi olgun bir erkeğin yapacağı sorgulamalar. Bununla birlikte çok büyük hedefleri ve bir o kadar daha büyük bir hayal gücüne sahip.

Zeze’nin sizi çoğu noktada verdiği cevaplarla sizi kahkahalara boğacağına eminim. Hele şairlik ve kelebek boyun bağı hakkında dediklerine çok güldüm. Ama gerçekten kelebek boyun bağı takmadan şair olunabileceğine bende inanmıyorum desem : )

Bununla birlikte José Mauro De Vasconcelos’un küçük kahramanı Zeze sizi kahkahaların yanı sıra göz yaşlarına da boğacaktır. “Bir kitap okurken ağlamak mümkün olur mu?” deseler  buna cevabım kesinlikle hayır olurdu.Lakin Zeze’nin başından geçenleri okuduğumda ağladım. Saklamıyorum ciddi ciddi ağladım. Böyle bir bünyeye yakışmasa da bunu yaptım.

 Lakin şunu da söylemeden geçemeyeceğim; şimdi kafalarda büyük ihtimal bir “Küçük Emrah” parodisi gelmiş olabilir lakin Zeze’nin hayatına girdiğinizde olayların bu kadar da düz mantık ile idrak edilemeyeceğini şimdiden söyleyeyim.

  1. Yazım Dili Yorumu

José Mauro De Vasconcelos’un şu an okuduğum tek kitabı “Şeker Portakalı” lakin kısa zaman içinde diğer eserlerini de okumayı planlıyorum. Kitabın çocuklara yönelik olması nedeniyle dili oldukça sade. İnanın kitabın nasıl ilerlediğini anlayamıyorsunuz.akıcılık ve kendine bağlama adına kitaba kesinlikle tam not verdiğimi belirtmem lazım.

  1. Yapısal Yorum
Benim elimdeki baskı eski bir baskı ve kitabı ikinci el olarak 2 TL’ye aldım Yeni baskısı oldukça güzel. Can Yayınları’nın eski basımlarını da sevdiğim için memnunum yapısal olarak kitapta. Sadece içerikte birkaç kelime hataları vardı ki o kadarını artık normal karşılamaya başladım.

SEÇTİĞİM SÖZLER


-Neden kelebek boyun bağı?
-Çünkü kelebek boyun bağı olmadan şair olunamaz. (Sayfa 14)

Sizce gelecek hafta büyümüş olur muyum? (Sayfa 23)

Elbette ki, yaşayan bütün yoksullar güzel şeyler de vermezler  (Sayfa 45)

Yaşamak için çok yaşlılar, her şeyden yorulmuş bir görünüşleri var. (Sayfa 53)

Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur  (Sayfa 54)

Son gözyaşı damlasını da içime akıtarak ve en iyi dayak ilacının yatak olduğunu düşünerek karanlıkta öylece yattım  (Sayfa 72)

Büyükler bir takım masallar anlatıyorlar ve çocukların her anlattıklarına inandıklarını düşünüyorlar.  (Sayfa 115)

Boşuna zahmet etme, Godoia. En güzeli ilk yapılan balondur. İlki başarılı olmazsa bir daha yapamaz insan ya da yapmak istemez.  (Sayfa 151)


Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi.  (Sayfa 190)

Game Of Thrones 6. Sezon / 6. Bölüm İncelemesi

Pazartesi, Mayıs 30, 2016
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum,
Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Öncelikli olarak klasikleşen 6. bölüm olayları “bence” ne yazık ki gerçekleşmediğini belirtmek istiyorum. Bu noktada dizinin yönetmenleri biraz bizleri şaşırtmak istemiş olabilir diye düşünüyorum. Daha farklı ve daha heyecanlı bir 6. Bölüm beklemiştim ama elimizdeki ile yetinmek zorundayız. Lafı daha fazla uzatmadan hemen yoruma geçeyim.

Öncelikli olarak geçtiğimiz hafta Bran’ın kaçışında kalmıştık ve yeni bölümde oradan başlıyor.  Meera, Bran’ı taşımak için büyük bir uğraş verirken gizemli savaşçımız yardımlarına koşuyor ki sonradan görüyoruz bu kişinin Benjen Stark olduğunu. Onu unutmadınız sanırım, Stark hanedanının ilk kargası olur ve Ned’in küçük kardeşi. Aslında Benjen’in artık ortaya çıkacağını bekliyorduk ki, bence bu ortaya çıkış Jon ve Bran’i de uzun vadede bir araya getirecek bir birleşme oldu. Üç gözlü karganın ölümü sonrasında Bran’e birilerinin sahip çıkması lazımdı.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Ve Sam evine geri döndü. Gilly ile eve yaptıkları ziyaret iyi başlasa da sonunda babası ile karşılaşacaktı ve oldu da. Gerçekten kötü bir aile yemeğiydi. Lord Tarly’i kitapta okuduğumda da hiç sevmemiştim yine sevmedim. Adam tam bir leş yiyen.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Sam Gilly ve Küçük Sam’i orada bırakacaktı ve gerçekten buna üzülmeye başlamıştım ki fikrini değiştirdi ve ikisini de oradan götürmeye karar verdi. Yürek Felaketi’ni de yanına aldı ki buna çok sevindim. (Bu arada bu kitap ve dizideki kılıç isimlerine hayranım.) Bu küçük aileyi artık çok farklı bir hayat bekliyor. Sam, hisara gitmekten de vaz geçebilir. Bunu ilerleyen bölümlerde göreceğiz.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Sevgili Arya ile devam edelim. Arya sizce neden o kadını öldürmedi. Bunun altında yatan sebep sadece onurlu bir kız olması mı yoksa başka nedenlerde mi var? Cersei’yi canlandıran bu kadını rahatlıkla öldürmesi gerekirdi oysa. Ama artık başı belada. Her ne kadar iğneyi yanına alsa da Yüzsüz Adamlar’a karşı olmak biraz sıkıntılı bir durum. Ama sonunda o sarı kadını öldürüp yine Yüzsüz Adamlar tarikatına dahil olabilir. Ben o potansiyeli görüyorum onda.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Ve Yüce Sept’de olanlara gelelim. Bu nasıl bir ayak oyunudur arkadaş. O kadar bölümdür bu olayı beklesem de istediğim olmadı ve kılıçlar kınında kaldı. Ki halen 6. sezonda Dorne Hanedanı dışında bir kılıç göremedik. Olaylar ne zaman patlak verecek merak ediyorum. Artık sabrım da kalmadı.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Sept’de olanlar gerçekten beyin yakacak nitelikte. Yüce Rahip işleri çok karıştırdı ve Diken Kraliçesi’nin de deiği gibi Yüce Rahip oyunu kazanan kişi oldu. Kral ve Kraliçe artık bir arada ve Krallık ile Din bir arada… Lannisterlar’ın işi artık daha da zor.

Bu arada herkesin hedefinde Brynden Tully’nin var. Nehir Ova’yı yeniden ele geçiren Karabalık’ın peşinde hem Walder Frey ve çocukları var hem de Kral, Jamie’yi onun üzerine salıyor. Nehir Ova önemli bir kale ve belki de beklediğimiz savaş orada gerçekleşir. Bekleyip göreceğiz. Frey’lerin elinde Edmure Tully de var bu arada…


Ve Ejderhaların Annesi yavruları ile buluştu. En azından biriyle ve bölüm finali de buydu. Drogon’un üzerindeyken Daenerys Targaryen’in yaptığı konuşma bir harikaydı. Khalı onu zirveye taşıyacak büyüklükte lakin Euron Greyjoy’un elinde geçekten öyle bir güç varsa gerçekten kötü olur.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 6. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Game Of Thrones 6. Sezon / 5. Bölüm İncelemesi

Pazartesi, Mayıs 30, 2016
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum,
Cahil Okur’dan herkese selamlar…


Geçmiş bir Game Of Thrones yazısı ile karşınızdayım. Bu yazıyı okuduğunuzda belki de 6. bölümü izlemiş olacaksınız ama haftanın yoğunluğu nedeniyle bir hayli geciktiğim için sizlerden özür dilerim.

Fazla uzatmadan lafı hemen kısa bir yorum yapacağım. Öncelikle Hodor ile başlamak  istiyorum. Hakkında o kadar teori olan Hodor’un ölümü bize gösterdi ki her şeyi o kadar ince ayrıntılı düşünmeye gerek yok.  O kadar tahminin hepsi çöpe gitti. Hodor sadece “Hold The Door” (Kapıyı Tut) demekmiş. Eh be sayın yazarlar olmadı bu!
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Hodor’un ölümü bize bir şeyi daha gösterdi bu arada. Asıl kaçırılan ve konuşulmayan bu bence; Bran’ın geçmişe gidişlerinin aslında bir şeyleri değiştirebileceğini gördük.  Babasının halasını kurtarmaya gittiğinde bunun sinyalleri verilirken, Hodor’un ölümü bunu kesinleştirdi. Açıkçası bu Hodor konusu beni hiç tatmin etmedi. Böylesini de hiçbirimiz tahmin etmiyorduk. Kimse ben biliyordum demesin lütfen : )
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Sansa hakkında size giderek Cersei’ye benzediğini daha öncede söylemiştim ki Baelish ile konuşması ve bunu Jon’dan saklaması ile bunu bir kere daha kanıtladı. Bu kız sonunda Jon’a da bir yamuk yaparsa Stark Hanedanı’nın gedikli yüz karası olacak şimdiden söyleyeyim.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Sevgili Arya’mız ise eğitilmeye devam ediyor. Kesin itaat kavramı içerisinde Yüzsüz Adamlar’da kendine yer dinmeye çalışsa da verilen görevi yerine getirmekte biraz zorlanacak gibi. Ayrıca o tiyatro gösterisi neydi öyle? Gerçekten kendi adıma Ned’in o hala düşürülmesinden üzüldüm.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Demir Adalar’da is işler bir hayli karışık durumda. Euron Greyjot tahtın yeni sahibi ilan edilirken, “Ölen bir daha ölemez!” lafını canlı olarak izledik. Yeni kralın ilk emri ise yeğenlerinin öldürülmesi. Lakin geç kalıyor. Bu arada Euron’un, Khaleesi ile evlenme planını da burada duymuş olduk. Nette gördüğüm birkaç yerde Euron’un boynuz bir borazan ile Ejderhaları kontrol etmek gibi bir planı olduğunu duydum.Dizide geçtiyse de kaçırmış olabilirim. Bilmiyorum ama bana saçma geldi.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Ve şimdi asıl kafamı kurcalayan nokta ve sizlerinde fikrini almak istediğim yer. Bildiğiniz gibi Yaz’a da veda ettik. Ak Gezenler tarafından öldürüldü.  Lakin görüntüyle ilgili bazı şüphelerim var nedense.

Şu sahneyi görmemle birlikte Jon’un ulu kurdu Hayalet nerde diye sordum kendi kendime. Bu bölümde Hayalet’î hiç görmedik. En son Jon’un canlanma sahnesinde yarı ölü bir vaziyette görmüştük kendini.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Gelelim asıl kafa karıştıran noktaya. Ak gezenlerin üzerine bir kurt atlıyor ki kendisi şu şekilde görülüyor.
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Hayalet’e sizce de çok benzemiyor mu? Benim kafam çok ama çok karıştı. Çünkü Yaz’ın birde şu görüntüsü mevcut!
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 5. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Öyle yada böyle bir kurda daha veda ettik. Şu an sadece Hayalet ve Nymeria yaşıyor ki Nymeria’dan da emin değiliz. Bu işi sevmedim hiç.
6. Bölümde görüşmek üzere….

45: KİTAP YORUMU : Metal Fırtına 4 – Turan

Pazar, Mayıs 29, 2016
Kitap Yorumları, Metal Fırtına 4 – Turan, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Roman, Fantastik, Edebiyat,
Kitabın Adı: Metal Fırtına 4 – Turan
Yazar: Orkun Uçar
Baskı Tarihi: Şubat 2008
Sayfa Sayısı: 368
ISBN: 9789752109520
Yayınevi: Altın Kitaplar
Kitabın Türü: Roman, Fantastik, Edebiyat

KİTAP HAKKINDA


"Ekip lideri kolunu diğerlerine uzatıp parmaklarını açtı. Yumruk yaptığı anda ateş başlayacaktı. Diğerleri onu gözlüyordu ama birdenbire liderlerinin kafasının boynundan kayıp yere düştüğünü gördüler, ardından bedeni yana devrildi. Tam önündeki toprak sanki canlanmış ve onun canını almıştı.
"Kızıl Şaman Koray çıplak vücudu kurbanlarının kanıyla boyanmış halde ayakta duruyordu. Elindeki kısa kılıçtan hâlâ kan damlıyordu. Çekik gözlü cansız suratlara baktı. Çin gizli istihbarat servisi GRI'ya bağlı ölüm timiydi bu. Bekliyordu bu saldırıyı. Ama kurdun inine böyle girilemezdi."
Binlerce insan geride iz bırakmayan bir katil tarafından yok ediliyor.

Dünya korku içinde.
Tek umut Gökhan Birdağ liderliğindeki Türk timinde!
Kızıl Şaman Koray ne saklıyor?
Şaman kehanetlerindeki kıyamet "Kalgançı Çak" geldi mi?!
(Tanıtım Yazısından)

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Rutin okuma tempoma sonunda kavuştum sanırım. Öyle ki yorumlanmayı bekleyen bir kitap daha var. Lafı uzatmadan hemen yorumlamaya geçeyim  en iyisi.

  1. İçerik Yorumu

Metal fırtına Serisi’ni tekrar okuduğumu sizlere daha önceki kitaplarda belirtmiştim. Gökhan Birdağ’ın maceralarına “Turan” ile devam ediyoruz.

Orkun Uçar, kahramanımız Gökhan’ın yolunu yine Gri takımdan Koray ile kesiştiriyor. Bu sefer hedef Çin!. (Daha önceki kitaplarda sırasıyla düşmanlar; ABD, İsrail ve Rusya’ydı.) İşin içinde birde Beyaz Piramit olayı var ki kendisi Türkler tarafından yapıldığı varsayılan piramittir.

Konu hakkında fazlaca detay vermeden yorumuma devam etmek istiyorum. Bu kitapta sizleri bekleyen Gökhan ve Koray yakınlaşmasıdır. Her ne kadar eski takım arkadaşları olsalar da, daha önceki kitapları okumamışsanız diye söylüyorum, araları biraz açıktı. Bu kitabın genel gidişata katkısı bu oluyor.

Kitabın kesitlerinde sizi bekleyen çok büyük sürprizler çok büyük olaylar yok maalesef. Gökhan’ın yine o bildiğimiz kahramanlıklarına tanık olarak devam ediyoruz okumaya. Lakin genel anlamda “idare eder” nitelikte olduğunu söyleyebilirim.

Orkun Uçar’ın yazdığı seride bence şimdiye kadar okuduğum en gelişi güzel yazılmış olan eserdi bu. Kitapta beni cezbeden tek konu “Beyaz Piramit” konusuydu ki, yaptığım birkaç küçük araştırmada konunun net bir durum olmadığını da öğrendim. Birde kitabın sonlarına doğru karşılaşacağınız bir kurt sürüsü olayı var ki; bence daha realist olması gereken bir kitapta biraz sırıtmış gibi.

Sonuç olarak okunabilecek, lakin okunmadığında da çokça şey kaybetmeyeceğiniz bir kitap olduğunu söyleyebilirim.

  1. Yazım Dili Yorumu

Orkun Uçar’ın okuduğum 4. kitabı… Yazım diline oldukça alıştım. Basit bir anlatım şekli var. Kelimeler okurken sizi yormuyor pek. Bu anlamda hızlı okumanıza faydası olacaktır.

  1. Yapısal Yorum

Altın Kitaplar yayınevinden çıkan eserleri okumayı sevdiğimi daha önce demiştim sizlere. Klasik bir Altın Kitaplar baskısı. Kapak tasarım dışına herhangi bir sıkıntı yaşamadım kitapla yapısal anlamında. Ne yazık ki Metal Fırtına Serisi’nin kapak tasarımlarını hiç sevemedim. Hep bir şeyler eksik gibi geliyor.

SEÇTİĞİM SÖZLER


Böyle bir şeye destek vermek için epey bir mide gerekiyordu ve beyni düzgün çalışan insanların mideleri o kadar güçlü değildi. (Sayfa 230)

Hiçbir devlet aile bağlarının arasına giremezdi. (Sayfa 293)

Hiçbir devlet aile bağlarının arasına giremezdi. (Sayfa 293)



SERİNİN DİĞER KİTAPLARI

Kitap Yorumları, Metal Fırtına 4 – Turan, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Roman, Fantastik, Edebiyat,

Kitap Yorumları, Metal Fırtına 4 – Turan, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Roman, Fantastik, Edebiyat,

Kitap Yorumları, Metal Fırtına 4 – Turan, Orkun Uçar, Altın Kitaplar, Roman, Fantastik, Edebiyat,

44: KİTAP YORUMU : Küçük Ağaç'ın Eğitimi

Pazar, Mayıs 22, 2016
Kitabın Adı: Küçük Ağaç'ın Eğitimi
Yazar: Forrest Carter
Baskı Tarihi: Nisan 2012
Sayfa Sayısı: 280
ISBN: 9789754680942
Orijinal Adı: The Education Of Little Tree
Çeviri: Şen Süer Kaya
Yayınevi: Say Yayınları
Kitabın Türü: Anı-Mektup-Günlük

KİTAP HAKKINDA


Sevgiyi, duyarlılığı, dürüstlüğü, samimiyeti
Kızılderili mantığıyla işleyen muhteşem bir kitap...

Egemenlik ve güç tutkusu peşinde koşan Beyaz Adam'ın acımasızca yok ettiği Çeroki'lere ithaf edilen bu kitap, insanı 'umursayan', acılarını 'paylaşan', yaşamın bütünselliğini 'savunan' bir kültürün mesajı... Evrensel dostluk ve barışın hikâyesi... İnsani duyarlılığın görkemli direnişi... Yüzeysel ve mekanik ilişkilerin hâkim olduğu günümüzde, yitirilen değerlere saygı duruşunda bulunma denemesi... Heidi, Küçük Prens, Şeker Portakalı ya da Martı'daki samimiyeti, dürüstlüğü özleyenler; coşmak, sevmek, özgür olmak, hüzünlenmek, doya doya ağlamak isteyenler için... En çok da kitle iletişim araçlarının kölesi olanlar, yaratıcılığı körelten eğitimi sorgulamak isteyenler için...

KİTAP YORUMU


Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Okuyamam hastalığımı atmak için verdiğim uğraş halen devam etmekte. Yılın yarısı biterken bu yılki okuma hedefimin sadece çeyrek dilimini tamamladım. Biraz daha hızlanmam gerekiyor.

Forrest Carter’ın ilk kitabını okumuş bulunmaktayım. Serhat’ın blogundaki MİM yazısında görmüştüm kitabı.  Kendisi de kitabı okuyup yorumlamıştı. Ancak kitabı okumadığım için yorumunu okumamıştım. Serhat’ın MİM yazısı için buraya, Küçük Ağaç’ın Eğitimi hakkındaki yorumu için buraya tıklayabilirsiniz.

Biz bunları konuştuktan sonra Uzun bana “Bu kitabı okumalısın” diyip getirdi ve güzel bir tesadüf neticesinde kitabı tamamlamış oldum. Lafı daha fazla uzatmadan artık yoruma geçebilirim sanırım.

  1. İçerik Yorumu

Küçük Ağaç anne ve babasını kaybetmiş olan bir yetim ve Kızılderili olan Büyükanne ve Büyükbabası ile yaşamaya başlıyor. Elbette ki bu yaşama süreci onunda eğitim süreci oluyor. Doğaya, hayvanlara, insanlara karşı nasıl davranması gerektiğini, nelerden çekinip nelerle yakınlaşması gerektiğini bu süreçte öğreniyor. Bu süreçteki eğitim hem ruhunu hem zihnini geliştirmesiyle sürüp gidiyor.

Kitabın sayfalarını çevirdikçe sizde Küçük Ağaç ile birlikte belli bir eğitimden geçiyor hissine kapılıyorsunuz. Gerçekten hayata bakış açınızı değiştirebilecek nitelikte bir kitap olduğu kanısındayım. Bunu öylesine bir söylem olarak kabul etmenizi önermem, eğer kitaba kendinizi verebilirseniz, ki bu çok önemli, size gerçekten hayata dair fark etmediğiniz birçok noktanın ip uçlarını verecek nitelikte.

Büyükbaba’nın hayata bakış açısı bu noktada asıl önemli olan konu aslında. Onun söylediği laflar bazen safsata olarak gelse de bazen durup düşündüğünüzde “Ben bu güne kadar neden bunu fark etmedim?” sorusunu sormanıza neden olabilecek türden. Bu noktada Büyükbaba’nın her çözümlemesi sonrası Küçük Ağaç’ın “Ki öyleydi” onaylamaları da hem sizi gülümsetecek hem de sizde tıpkı onun yaptığı onaylamayı yapacağınıza eminim.

Büyükanne’ye gelince onun kitaptaki rolünün daha gizli kaldığı kanısındayım. Koruyan e gözetleyen bir anne konumunda. Az konuşuyor, ancak konuştuğunda gerçekten ruhunuza dokunuyor. Yan karakterleri de oldukça beğendiğimi belirtmem lazım. Hepsinin temsil ettikleri insanın ruhuna işleyen kavramlar.

Yukarıda kitap künyesinde yazılanları 100 Kitap’tan aldığımı daha önce belirtmiştim. Kitap her ne kadar “Anı-Mektup-Günlük” kategorisine alınsa da ciddi de bir hiciv niteliği taşımakta. Hem Çerokilere yapılan zulmü hem de politikacıların nasıl sözlerini tutmayan insanlar olduğunun bir kanıtlanma sürecini anlatıyor. Bu nedenle yukarda sayılan türlerin yanına birde hicvi eklemek doğru olacaktır.

Kitapta anlatılan kişinin Forrest Carter olduğu söylenmekte. Bununla birlikte bunun olamayacağını ve Forrest Carter’ın tamamen kurgusal bir roman yazdığını iddia eden de bir hayli fazla. Carter’ın Ku Klux Klan örgütünün aktif üyesi olması nedeniyle bende yazılanların bir kurgu olduğu kansında olanlar arasındayım. Kim bilir beklide Küçük Ağaç sadece çok yanlış topraklarda kök salmıştır. Bu yorum tamamen size kalmıştır. 

  1. Yazım Dili Yorumu

Carter’ın okuduğum ilk romanı olduğu için pek bir yorum yapmak istemiyorum. Kitabın Küçük Ağaç isimli ir çocuğun dilinden anlatılması bazen anlatımı çok sıradanlaştırsa da genel olarak iyi bir kitaptı.  Çevirmen Şen Süer Kaya’yı da bu noktada tebrik etmek gerekir sanırım. Ben yazım dilinden memnun kaldım.

  1. Yapısal Yorum

Say Yayınları’ndan kitap okumayalı bir hayli zaman olmuştu. Kitabın kapağı hoşuma gitti. Tasarım oldukça güzel.Kullanılan kitap kağıdının aşırı kalın oluşu bazen canımı sıksa da iç tasarım ve kaliteden de memnun kaldım. Sadece kitabı okuduktan sonra aklıma şu geldi; hiçbir zaman bir Kızılderili kampında yaşamayan Küçük Ağaç’ı anlatan bir kitapta neden acaba bir Kızılderili kampı görseli kullanılma ihtiyacı hissedildi?

SEÇTİĞİM SÖZLER

Bir şeyi yitirdiğin zaman yorulmak iyi gelir. (Sayfa 10)

Yalnızca Tirbi yani "arı" kullanabileceğinden fazlasını depolar... Bu yüzden ayı tarafından soyulur. Rakun ve Çerokiler tarafından da... Paylarından fazlasını depolayan ve kendilerini besleyen insanlar içinde bu böyledir. Ellerindekini kaptırırlar. Bu konuda savaşlar olur. Uzun konuşmalar yaparak paylarından fazlasını ellerinde tutmaya çalışırlar. Bir bayrağın onlara bunu yapma hakkını verdiğini söylerler. Erkekler, sözler ve bıçaklar yüzünden ölürler ama Gidişat'ın kurallarını değiştiremezler. (Sayfa 17)

Büyükbaba dedi ki, daha az sözcük olsaydı, dünyada bu kadar çok sorun olmazmış. (Sayfa 51)

Her zaman arkada kalmak, bir tür yalnızlıktı. (Sayfa 81)

Yaşlandığın ve sevdiklerini hatırladığın zaman yalnızca iyiyi hatırlarsın. Kötüyü hatırlamazsın hiçbir zaman ki bu da kötünün hiçbir şeye değmediğinin kanıtıdır. (Sayfa 99)

Büyükbaba, yalnızca bir tek kesin şeyin olduğunu söyledi. Yerliler hiçbir zaman kontrolü ele geçiremeyeceklerdi, bu mümkün görünmüyordu. (Sayfa 109)

Büyükbaba dedi ki, anlamak gerekirmiş. Ama birçok insan anlamak istemezmiş, çünkü anlamak zahmetli işmiş.  (Sayfa 123)

Vahşi ortamda yetişen her şey, ehlileştirilmiş şeylerden yüz misli daha güçlüdür. (Sayfa 127)

Güz doğanın merhamet zamanıdır. Sana ölmekte olanlar için işleri düzene sokma şansı verir  (Sayfa 209)

Ne kadar uzağa gittiğini bilmiyorsan, çok uzaktır  (Sayfa 225)

Forrest Carter, Kitap Yorumları, Küçük Ağaç'ın Eğitimi, Say Yayınları, Şen Süer Kaya, The Education Of Little Tree,

Game Of Thrones - 6. Sezon / 5. Bölüm Beklentileri

Cumartesi, Mayıs 21, 2016

Cahil okur’dan herkese selamlar…

Game Of Thrones 6. Sezon son hız devam ediyor. Artık klasikleşen olayların patlak verdiği 6. bölüme az bir zaman kala heyecan dorukta sanırım. Bende durumlar böyle çünkü. Peki 6. bölüme az bir zaman kalmışken 5. bölümde bizleri neler bekleiyor ve bendeniz olayların seyrini nasıl görüyor kısaca bahsedelim o zaman

Öncelikli olarak ben Tyrion’dan başlamak istiyorum ki, ortada durumlar biraz karışacağa benziyor. YouTube’da sıkı takipçisi olduğum Ezgi’nin Kanalı’ndan da edindiğim bilgiye göre fragmanda gördüğümüz ve Tyrion ile konuşan kadın bir Kırmızı Rahibe. Melisandre ardından bir Kırmızı Rahibe’miz daha oluyor yani. Aynı Melisandre gibi olaya çok ağır giriş yapıyor ve hedefindeki isim Lord Varys… “Bilgi seni güçlü yapmış, ama daha bilmediğin çok şey var” diyor yeni Kırmızı Rahibemiz sevgili Örümcek’e… Gerçekten de tam Melisandre’nin ilk zamanlarından bir replik gibi… Bu kadının Tyrion’nın yanında yer alıp almayacağını ya da Daenerys’in destekçilerinden biri olup olmayacağını merak ediyorum. Hem Kırmızı Rahibe’nin hem de Daenerys’in ateşlerle arasının iyi olması nedeniyle birlikte hareket edilebilecek olmalarını beklemek en doğalı. Lakin bura Ejderhaların Annesi’nin yabancılara karşı tutumu devreye giriyor. Sanırım bu ilişki pek de parlak olmayacaktır.

Bu güzel bölüm ardından da Greyjoy’larla devam edelim. Tahta kim oturacak merak konusu. Balon Greyjoy’un ölümü sonrası ve Theon’un eve dönmesi ile işler baya bir karışık. Theon ve ablasının bir önceki bölümdeki konuşmaları hala hafızalardayken, tahta oturacak isim noktasında belirsizlik sürüyor. Theon ablası Asha’ya ona destek olmak istediğini söyledi lakin, Demir Adalar’daki görüntülerde Asha dışında pek kadın gören olmadı sanırım. Bu noktada halen Theon’un tahta oturmakta ablası Asha’dan daha fazla şansı olduğu kanısındayım. Fragman’da Asha tahta aday olduğunu söylese de bu işin sonunun Theon’un Demir Adaları’n yeni kralı olmasıyla sonuçlanacağı kansındayım.

Ve Sansa – Lord Baelish  karşılaşması sonunda gerçekleşiyor. Sansa’nın yanında Brienne’da var ki bu çok önemli bence. Brienne sonunda Cateleyn Stark’a verdiği sözleri tutmaya başlayabiliyor yavaş yavaş. Neyse çok dallandıramadan devam edeyim; Sansa’nın ilk sorusu oldukça manidar; “Ramsay’den haberin var mıydı?” Aklıma gelen ilk şey Sansa’nın giderek Cersei’ye benzemeye başladığı. Bu durum beni sevindirse de biraz da ürkütüyor açıkçası. Sansa – Jon ittifakın Baelish’in getireceği Ary Hanedanı askerlerine ihtiyacı varken bu işin nasıl çözümleneceği merak konusu bende. Ama tahminimce Sansa’nın bir süreliğine Lord Baelish’in görmezlikten gelebileceği kanısındayım.

Sevgili Arya’mız bir bölüm aradan sonra yine aramızda. Gözleri açılmış ve eğitim alıyor. Bu kız çok ama çok tehlikeli biri olarak yeniden diğerleri arasına karışacak. Bu sezon olmasa da gelecek sezonda çok can yakacağı kanısındayım.

Ve en güzeli en sona sakladım. Bran Stark… Kendisi Ak Gezenler ile karşılaşıyor. Meera kendisini sarsarak uyandırmaya çalışsa da bu karşılaşmanın gerçekten uyurken mi yoksa gerçekte mi olduğu bence net değil henüz. Bran’ın sonunda istediği her şeyi kontrol edebilecek bir Warg olması durumunu teorileri acaba doğru mu diye düşünmeye başladım. Ak Gezenler’in sonunda bir tarafta yer alacağı kesin, ama hangi tarafta yer alacaklar?


NOT: Çekimler esnasında Jon Snow’un giydiği bir elbise ciddi anlamda Ned Stark’ın idam edilirken giydiği elbiseye benzemekte. Bir çok forumda Jon Snow, Jon Stark mı oluyor gibi yorumlat mevcut. Bu duruma pek ihtimal vermesem dahi eğer bu olay gerçek olursa, bu elbisenin Lord Baelish tarafından Jon’a hediye edileceği kanısındayım. Bu adam çok ekstrem bir tahmin olsa da şurada dursun.  

Chibi Çizim Çekilişi Var!!

Pazartesi, Mayıs 16, 2016
fatofotofan, çekiliş,
Cahil Okur'dan selamlar herkese...

Geceyi güzel bir çekiliş haberi ile sonlandırayım dedim :D BUNU kaçırmayın kesinlikle derim


Game Of Thrones 6. Sezon / 4. Bölüm İncelemesi

Pazartesi, Mayıs 16, 2016
Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum
Cahil okur’dan herkese selamlar…

Game Of Thrones 6. Sezon 4. Bölüm yorumum ile karşınızdayım. “Yabancı’nın Kitabı” ismiyle yayınlanan bu bölümde her şey ama her şey tam istediğim gibi oldu. Beklentilerim büyük oranda karşılandı diyebilirim. Bölüm incelemesi öncesi 4. bölümden beklentilerimi okumak isterseniz buraya tıklamanız yeterli.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Bu bölümde beklentilerimin ilki olan Sansa ve Jon karşılaşması sonunda gerçekleşti. İkilinin sıcak karşılaşması beni oldukça mutlu etti şahsen. Çünkü bir arada oldukları dönemde pek de anlaştıkları söylenemez ki Sansa’da o zamanlar ne kadar kötü biri olduğunu açıkça ifade ediyor zaten bölüm içinde. 


Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Sevgili Jon’umuz başta Kuzeyin hakimi olma fikrine sıcak bakmasa da sonrada Sansa’nın dedikleri kafasına yatıyor gözüküyor. Hele bir de Bolton’un mektubu sonrası işler tam da beklenildiği gibi yoluna girmekte. Tormund’un sadece 2000 savaşacak adama sahip olması işleri biraz garipleştirse de yakında Kışyarı’nın gerçek Lordu’na kavuşacağı kanısındayım. Sansa bu noktada Jon’un en büyük destekçisi ve de itici gücü konumunda.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Hazır Jon’un güneye inme planının artık resmileşmeye başladığını belirtmişken, burada Robin Aryn’dan bahsetmek lazım geliyor. Görünen o ki artık Baelish’in tam yönetimi altındaki Robin, kuzeni Sansa’ya yardıma gidecek. Kensii ile ilgili sahnede Baelish’in “Diyarın en büyük ordularından birine sahipsiniz” vurgusu Jon’a lazım olan ordunun geleceği yeri de göstermekte diye tahmin ediyorum.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Tahminlerimi yazdığım yazıda “Margaery tıpkı Cersei gibi kefaret yürüyüşüne hazırlanıyor.” demiştim. Bunun olmayacağını, oldurulmayacağını bilmek için çok büyük öngörülere gerek yok. Lakin bu noktada Leydi Olenna (Diken Kraliçesi) ve Cersei’nin birliktelikleri ortalığı fena karıştıracak. Halen septin önünde Lannister askerlerini göremesek de bunun yakın olduğu kesin ve sanırım her sezon olduğu gibi işlerin kızıştırıldığı 6. bölüme kadar bunu göremeyeceğiz. Ara ara fragmanlarda yer alması görünen o ki heyecanı sıcak tutmak sadece. Ayrıca o askerler Yüksek Bahçe’nin askerleri olma ihtimali de var ki, yapılan son toplantı bunun sinyallerini açıkça vermekte.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Ve en sevdiğim karakterlerden Tyrion’ın neyin peşinde olduğunu herkes merak ediyor. Cidi bir siyaset adamı kendisi, bunu birçok defa gösterdi. Lakin bu sefer muhatap olduğu taraflardan birisi bir Targaryen ve bu çok tehlikeli bir oyun bence. Pek ikna olmasalar da Missandei ve Gri Solucan’ın onun yanında yer almaları onun için ciddi bir avantaj. Lakin onlarda bu fikirlerinde pek de sabit değiller gibi gözükmekte.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Demir Adalar’da da işler oldukça karışık durumda. Theon eve vardı lakin ben kral olmasını beklerken o ablasını destekleyeceğini ifade etti. Yine de umudumu kaybetmiş değilim. Theon’un bir çıkış yaparak tahta geçeceği kanısındayım. Evet o aksini dese de ben bölesinin daha uygun olduğu kanısındayım.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum


Ve elbette bölümün en can alıcı noktasına imza atan Daenerys Targaryen... Bu kız gerçekten alevlerle oynamayı çok seviyor. Khalların hepsini bir kerede atalarının at koşturduğu çayırlara gönderen Ejderhaların Annesi, bu noktada tahminleri mi boşa çıkarmış olsa da, yaptığından büyük bir haz duydum. Artık Targaryen Hanedanı’nın çok daha büyük bir ordusu var. Ve bu seferki ordu ona çok daha güçlü bir bağ ile bağlı.

Bölümün sonunda ki secde etme sahnesine hayran kaldığımı belirtmem lazım. Gerçekten çok ama çok güzeldi.

Dizi Yorumları, Game Of Thrones, Game Of Thrones 6 sezon 4. bölüm, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum

Ve küçük bir haber size, Daenerys Targaryen karakterini oynayan Emilia Clarke son sahnede dublör kullanıp kullanmadığıyla ilgili çok net konuşmuş. Clarke “En son beni çıplak gördüklerinde üçüncü sezondaydık, şimdi ise altıncı sezondayız. Üstünden hayli zaman geçti. Ama gördükleri sadece benim. O sahnelerde hiç dublör kullanmadığımı söylemek beni mutlu ediyor” demiş.

Blogluyoruz #8

Pazartesi, Mayıs 16, 2016
Cahil Okur'dan herkese selamlar. 

Blogluyoruz Gazetemizin 8. Sayısı sizlerle... 

Haber Merkezi 

Dağınık Anne
Kore Fenomeni
Cahil Okur



Blogluyoruz, bloglarda ne var?, Kore Fenomeni, Dağınık Anne, Cahil Okur,


Direk Link İçin Tık Tık

Game Of Thrones - 6. Sezon / 4. Bölüm Beklentileri

Cumartesi, Mayıs 14, 2016

Cahil Okur’dan selamlar…

Pazartesiye az bir zaman kalmışken 4. Bölüme dair beklentilerimi ve tahminlerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Bu bölümde ilk fırtına anladığım kadarıyla Sansa ile kopacak. Artık olayların iyice kızışmaya başladı. Bildiğiniz gibi Jon’un yanına doğru gitmeye başladıklarını tahmin ediyor herkes. Bende aynı kanıdayım. Kara Kale’den ayrılmak üzere bıraktığımız Jon ile Sansa’nın birleşmeleri mümkün olacak mı emin değilim. Lakin bu buluşmanın olması herkesçe beklenmekte. Tahminimce karşılaşabileceklerdir.

Elbette sevgili Sansa’mızın peşinde olan bir isim daha var. Lord Petyr Baelish’de Sansa’nın peşinde. Fragmanda Kuzeni ile konuştuğunu görüyoruz. “Bolton’lardan biri peşindeyken güvende olmayacaktır” diyor. Kendisinin “Örümcek” kadar büyük bir casus ağına sahip olduğunu geçtiğimiz sezonlarda izledik. Belki de Sansa yeniden eline düşer. Annesine olan aşkı ardından Baelish’in yeni gözdesi Sansa! Onu istediğini biliyoruz. Böyle bir şey olmasını gerçekten istemem.

Sonunda Greyjoy’lar bir araya geliyor bu bölümde. Hızlı bir buluşma olsa da, bu buluşmanın sonunda güzel bir şey. Asha’nın tahta geçmesini istemediklerini biliyoruz. Bu nedenle Asha’nın erkek varis olan ve kendisini sevdiğini daha önceki bölümlerde gösterdiği Theon’u varis olarak ortaya atacağı kanısındayım. Theon bunu yapabilecek mi? İşte emin olamadığım bu.

Ve Kızıl Kale’de işler karışık. Margaery tıpkı Cersei gibi kefaret yürüyüşüne hazırlanıyor. Leydi Olenna ve Cersei ise bunu istemediklerini açıkça ifade ediyorlar. Daha önceki fragmanlarda gösterilen ancak henüz dizide göremediğimiz Lannister Askerleri’ni artık Sept’in önünde göreceğiz sanırım. Bu işin artık patlak verme zamanı gelmişti. Burada zararlı çıkan sanırım rahip ve koruyucuları olacak.

Sevgili Ejderhaların Annesi’nin durumu da hepimizce malum. Krallığında asiller ne zaman döneceğini merak ederken, o Dosh Khaleen’e hapsedilmek üzere. Aşıkları peşinde olsa da onu kurtaracak olan yine Dragon olacak. Rhaegel ve Viserin’un ise ortalarda olacaktır gibime geliyor.

Artık az bir zaman kaldı, bekleyip göreceğiz bakalım ne kadarı doğru çıkacak tahminlerimizin. Sizlerinde teorilerini duymaktan mutlu olurum.




Soma işte sorma!

Cuma, Mayıs 13, 2016


13 Mayıs 2014…
Size bir çağırışımda bulunuyor mu bilmiyorum. Lakin benim için kaderimin değiştiği, acılarımın arşa değdiği bir gün olarak hafızımda ve gönlümde hala.
2 yıl geçti aradan, 2 koca yıl.
Unuttuk mu? Elbette ki hayır!
Unuttunuz mu? Elbette ki evet!
Hem başkalarının acılarını niye hatırlayasınız ki, kimseye kızgınlığım falan yok yani.
Konya’daydım o zamanlar.
Çalıştığım gazetede şunları yazmıştım spor sayfasındaki köşeme…

“Madenci bir babanın oğlu olarak konuşuyorum bugün,
Soma’nın bir evladı olarak.
Memleketimden uzakta,
O kömür kokusuna hasret bir adam olarak…
Bu güne kadar “Somalı’yım” dediğimde hep aynı soru gelirdi;
“Neredeydi Soma? Nereye bağlı?”
Keşke hiçbiriniz bilmeseydiniz Soma’yı,
Eynez’den haberiniz olmasaydı,
Karanlık Dere’yi duymasaydınız.
Yine sorsaydınız “Nerede bu Soma?”
Soma küçüktür, Soma sıkıcıdır…
Kaçmak istersin lise yıllarında,
“Gideyim vallahi dönesim olmayacak” dersin.
Ayrılırsın, kömür kokusunu özlersin.
Atatürk Caddesi’nde selamlaştığın yüzleri özlersin.
Mahallendeki ağabeylerini özlersin,
Karşı komşunu, alış veriş yaptığın bakkalı özlersin.
Dostluğun, sevginin başkentidir bana göre orası.
Beş Yol’a gelip de gördüğünde o elindeki gaz lambası ile gururla duran madenciyi,
“Evimdeyim” dersin.
Otobüsten iner,  ayağını yere basar ve çekersin içine dolu dolu kömür kokusunu.
Tamda hasretim artmışken, kilometrelerce uzakta yaşıyorum acıyı.
Elimde kumanda TV başında takip ettim olanları.
Her beş dakikaya bir memleketi arayıp haber aldım kardeşimden, babamdan.
Mahallemde geçtiğimiz ay kapatılan hastane yeniden açılmış,
Camlar gazetelerle kapalı…
“Soma ayakta abi” diyor kardeşim,
“Buzhanelerin hepsini boşalttılar,
Ambulanslar hastaneye gitmiyor artık”
Susuyorum, ne diyebilirim ki.
Ekranda bildiğim, tanıdığım isimler.
En uzak tanıdığımla Atatürk Caddesi’nde selamlaşmışlığım var.
Kimisiyle Koru Park’ta çay içmişliğim,
13 Eylül Parkı’nda oturmuşluğum var…
Madenci bir babanın oğlu olarak konuşuyorum dedim ya başta,
O baba konu kömür olunca hep anı şeyi derdi;
“Madencinin en çok ölüsü para eder”
İstemiyorum malını da mülkünü de…
Tüm değerliler senin olsun diyesim var o koca dağa,
Bize sevdiklerimizi ver yeter.
Başımız sağ olsun,
Acıyı tarif etmek zor…
Rabbim kalanlara sabır ihsan eylesin.”

Her okuduğumda gözümden yaş geliyor hala.
Her okuduğumda yitirdiklerimizi düşünüyorum.
Her 13 Mayıs’ta o yarayı tazeliyor hayat.
Ne diyeyim ki; bugün 13 Mayıs;
Bizim için tarihin durduğu gün.
Biz onları hep şu sözlerle anıyoruz;
“O kadar çok azdılar ki, cennete düştüler”

43: KİTAP YORUMU : Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984)

Çarşamba, Mayıs 11, 2016
Kitap Yorumları, 1984, George Orwell, Can Yayınları, Celal Üster,

Kitabın Adı: Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984)
Yazar: George Orwell
Baskı Tarihi: Mart 2014
Sayfa Sayısı: 350
ISBN: 9789750718533
Orijinal Adı: Nineteen Eighty-Four
Çeviri: Celal Üster
Yayınevi: Can Yayınları
Kitabın Türü :Roman, Edebiyat

KİTAP HAKKINDA

Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.

George Orwell'in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kontrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgâhlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksen Dört. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır.

Can Yayınları, bu "bütün zamanların kitabını" Celâl Üster'in özenli çevirisiyle okura sunmaktan kıvanç duyuyor.
(Tanıtım Bülteninden)

KİTAP YORUMU 

Cahil Okur’dan herkese selamlar…

Bu ara yaşadığım okuyamama hastalığı artık herkesin malumu sanırım. Ancak belirtiler azalmaya başladı açıkçası :D Bir kitabı 2 haftada bitirebilme seviyesine geldim şükür. Durum bu kadar sıkıntılı olunca bloga kitap yoruma girmek işi de bir hayli zorlaşıyor. Neyse lafı uzatmadan yoruma geçelim.

1984 tekrar okuma listemde yer alan kitaplardan bir tanesiydi. Can Yayınları’nın yeni kapak tasarımıyla basılan baskısını da satın almıştım. Bir süre sonra okumayı düşünsem de sevgili Nail Art in Wonderland ve Hayata Dair Her şey blog sahibelerinin başlattığı “Bloggerlar Okuyor” etkinliği çerçevesinde öne almıştım ve kitabı Nisan ayı içinde bitirmem gerekse de bu güne kadar gecikti. Kendilerinden gecikme için özür diliyorum. Ve artık yoruma geçiyorum : )

  1. İçerik Yorumu

Bir dünya düşünün var olma amacınız sadece “Parti” denilen hükmeden güce hizmet etmek. Yapmış olduğunuz her şeyin temelinde “Parti” var. Ama her şeyin…

Parti ise tüm dünyanın hakimi. Aynı zamanda tüm zamanlarında hakimi “Parti”. Hatta şöyle bir cümle geçiyor kitapta; “Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar.” (Sayfa 59) Durum böyle olunca da Parti her türlü manipülasyon işlemini yapıyor geçmiş ile alakalı. Bunu Parti’nin üyeleri vasıtasıyla yapıp, Parti üyelerinin buna inanmasını bekliyor ve inandırıyor da. Winston Smith ise burada “aykırı çocuk” olarak karşımıza çıksa da, o da tam olarak bu duruma karşı koyabilmiş bir isim olduğuna hiç inanmadım.

Ancak Winston’ın hareketleri bile Parti için bir baş kaldırıdan farksız ve cezalandırılmalı. Nitekim öyle de olacak tahmin ettiğiniz gibi. Bu noktada fazlaca spoiler verdiğimi düşünmüyorum bunu tahmin etmeniz oldukça kolay. Lakin George Orwell’in olayları kurgulayışı sizi bazı noktalarda hayrete düşürebilir. Kim kimin tarafında bilmek bir hayli zor. Kurgunun güzel tarafı da burası.

Ana tema olarak yaklaştığımız da ise 1984 bugünkü ülkemizdeki hakim güç ile çokça karşılaştırıldığını gördüm. Kitabın yazım tarihi 1948 ve kitabın adı da son iki rakamın yer değiştirilmesi ile oluşturulmuş. Bu anlamda o tarihteki yöneten güce karşı bir hiciv niteliği taşımakta. Lakin elbette günümüz ile de bağlantılar kurmak bugün mümkün olduğu gibi bundan 100 sene sonrası içinde mümkün olacaktır.

İçerik olarak genel anlamda baktığınızda okuyanı tatmin edecek bir eser. Kesinlikle ve kesinlikle okunması gereken kitapların başında geliyor bence. Yayınlanan bir çok okuma listelerinde de baş sıralarda olduğunu göreceksiniz.

  1. Yazım Dili Yorumu
George Orwell’in yazım dilini seviyorum. Bu anlamda kendisine yapılabilecek fazla bir eleştiri yok. Sadece kitabın belirli bölümlerinde bazen siyasal yapı hakkındaki açıklamalar, eğer konuyla pek de alakalı değilseniz, sizi sıkabilir.
Bu noktada Celal Üster’e de teşekkür etmek lazım. Gerçekten başarılı ve içi dolu bir çeviri olmuş. Orwell’in anlatmak istediğini anlamayan bir editör tarafından bu çevirinin yapılması oldukça zor olurdu.

  1. Yapısal Yorum
Klasik Can Yayınları baskısı ve kalitesi diyerek lafı fazlaca uzatmayayım. Bence sıkıntı yoktu. Kapak tasarımına sadece bir parantez açmak istiyorum; kitabı okuyalı baya olmuştu ve bu nedenle kapaktaki sıçanlara bir türlü anlam verememiştim. Lakin okuma ilerledikçe kapağında nasılda anlamlı olduğunu kavrıyorsunuz. Sürprizi kaçmasın sizde okuyunca göreceksiniz nedenini…

EKSTRA

Bu kitap yorumunda küçük bir ekstra yazmak istedim. Bundan önce okuduğum eser az önce belirttiğim gibi Huxley’in Cesur Yeni Dünyası’ydı. Her iki yazarında kafaları hemen hemen aynı çalışıyor.

Kitaplarında birçok benzer noktası var. Mesela kitaplar noktasında fikirleri aynı. Kitaplara düşünmeye ve aydınlanmaya teşvik ettiği için yasak veya hakim gücün istediği yönde değiştiriliyor.

Kadın erkek ilişkisi ve cinsel ilişki noktasında fikirler aynı. Kesinlikle bir şehvet yaşanmamalı. Görev bilinciyle yapılmalı ve duygu katılmamalı.

Hakim güce karşı sorumluluklar benzer. Kesinlikle tartışılmasını veya değiştirilmeye çalışılmasını istemiyorlar.

Tüm bu nedenlerle iki kitabı benim gibi arka arkaya okursanız tekrara düşmüş gibi hissedebilirsiniz. Bu anlamda dikkatli olun derim :D

SEÇTİĞİM SÖZLER

Anlattığım toplumun bir gün mutlaka gerçek olacağına inandığımı söyleyemesem de, ona benzer bir toplumun gerçek olabileceğine inandığımı söyleyebilirim. (Sayfa 14)

SAVAŞ BARIŞTIR
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR
CAHİLLİK GÜÇTÜR  (Sayfa 28)

İnsan, ardında tek bir iz bile, bir kağıt parçasına karalanmış tek bir adsız sözcük bile bırakmadıktan sonra, geleceğe nasıl seslenebilirdi?  (Sayfa 51)

Her davranışın sonuçlarını, o davranışın kendisi doğurur. (Sayfa 52)

Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar; şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar. (Sayfa 59)

Peki, neydi hayatta kalmayı sağlayacak olan? Bunu bilmek kolay değildi. (Sayfa 86)

Kadınların hepsi de, Parti'nin olmalarını istediği gibi, erişilmezdi. Hakkını vererek sevişmek, isyan demekti. Arzu ise düşüncesuçu olarak görülüyordu (Sayfa 93)

NASIL'ını anlıyorum, NEDEN'ini anlamıyorum  (Sayfa 105)

Piyango, proleterlerin büyük bir ciddiyetle izledikleri tek toplumsal olaydı. Büyük olasılıkla milyonlarca proleterin biricik olmasa da başlıca varlık nedeniydi. Piyango'dan başka bir eğlenceleri, çılgınlıkları, afyonları, zihinsel uyarıcıları yoktu. İş Piyango'ya geldi mi, kör cahiller bile en karışık hesapları yapabiliyorlar, bir gördükleri numarayı bir daha unutmuyorlardı.  (Sayfa 111)

Winston bir zamanlar kağıt ağırlığı olarak kullanılmış olduğu kestirebiliyordu, ama artık hiçbir işe yaramaması onu bir kat daha çekici kılıyordu. (Sayfa 121)

Eskiden bir erkek bir kızın bedenine bakınca, safça baştan çıkardı diye geçirdi aklından.Oysa artık katıksız aşk ya da katıksız şehvet diye bir şey kalmamıştı. Her şeye korku ve nefret karıştığı için, artık hiçbir duygu katıksız değildi.  (Sayfa 155)

İnsan bir kadınla yaşadığında bu düş kırıklığı çok olağan, sık sık yinelenen bir şey  (Sayfa 168)

"Proleterler insan" dedi sesini yükselterek, "Biz insan değiliz" (Sayfa 195)

Köle halkların emeği, yalnızca sürekli savaşın temposunun hızlandırılmasını sağlar.  (Sayfa 218)

Savaş görüleceği gibi, artık tümüyle bir iç sorundur. Eskiden, bütün ülkelerin egemen kesimleri, ortak çıkarlarını bilerek savaşın yıkıcı gücünü sınırlandırabilmelerine karşın, birbirleriyle gerçekten savaşırlar ve savaştan zaferle çıkan her zaman yenik düşeni yağmalardı. Günümüzde ise asla birbirlerine karşı savaşmamaktadırlar. Savaş her egemen kesim tarafından kendi uyruklarına karşı verilmektedir ve savaşın amacı toprak ele geçirmek ya da toprak yitirmeyi önlemek değil, toplum yapısının değişmeden sürmesini sağlamaktır. (Sayfa 230)

En iyi kitaplar insana zaten bildiklerini söyleyen kitaplardır. (Sayfa 231)

Bir doğru vardı, bir de doğru olmayan; doğruya sarıldığın zaman, tün dünyayı karşına bile alsan, deli olmuyordun.  (Sayfa 249)

İnsan, sevilmekten çok anlaşılmayı istiyordu belki de. (Sayfa 286)

Kimse devrimi korumak için diktatörlük kurmaz, diktatörlük kurmak için devrim yapar. (Sayfa 298)

Sonunda kendin karşı zafere ulaşmıştı. Büyük Birader'i çok seviyordu (Sayfa 334)

...çünkü insanlar sözcüklerle düşünüyordu.  (Sayfa 336)
1984, Can Yayınları, Celal Üster, George Orwell, Kitap Yorumları,


Etkinlik hakkında detaylı bilgi için tık tık

Game Of Thrones - 6. Sezon / 3. Bölüm İncelemesi

Salı, Mayıs 10, 2016
Game Of Thrones, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum, Game Of Thrones 6 sezon 3. bölüm, Dizi Yorumları,

Cahil okur’dan herkese selamlar…

Game Of Thrones 6. Sezon 3. Bölüm yorumum ile karşınızdayım. Bu bölümde hiçte hoşlanmadığım işler oldu açıkçası. “Yemin Bozan” alt başlıklı bölümümüzden can alıcı noktalardan bahsetmeye geçelim hemen.

Öncelikli dizide yaşayan kahramanlarıman olan sayın Soğan Şövalyesi ile başlayalım. Sör Davos, Jon ile konuşuyor. Kendisine vediği öğüdü aşağıda göreceksiniz. Gerçekten iyi bir ikinci adam kendisi. Sanırım ilerleyen bölümlerde Jon’un en yakın adamlarından biri olabilir ki, Jon’un içinde bulunduğu durumu göz önüne alırsanız Davos gibi bir adam kesinlikle ihtiyacı var.

Game Of Thrones, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum, Game Of Thrones 6 sezon 3. bölüm, Dizi Yorumları,


Az önce Davos için yaşayan kahramanlarımdan demiştim ya, işte ölen kahramanlarımdan birinden bahsedeceğim şimdi. Lor Ned Stark! Kendisini sevmeyen var mı? Biz onu ahlak timsali hareketleri ile tanıyoruz değil mi? Ancak bu bölümde Brandon Stark’ın geçmişe yolculuklarında gördük ki Sör Arthur Dayne’in yani Şafak Kılıcı’nın ölümü hiçte dediği gibi olmamış. Adamı sırtından bıçaklamışlar. Yakışmadı Ned Stark, hayallerimizi yıktın açıkçası.

Game Of Thrones, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum, Game Of Thrones 6 sezon 3. bölüm, Dizi Yorumları,



Bu arada Lyanna Stark hani şu Rhaegar Targaryen tarafından kaçırılması ardından ölü bulunan Stark var ya onda bir numaralar var ancak tam çözebilmiş değiliz henüz. Lakin internette dolaşan birçok iddiaya göre konu Jon Snow ile alakalı ve Jon’un yarı Stark yarı Targaryen olduğu iddia ediliyor. Bu adamda böyle bir şey çıkarsa hiç şaşırmam. Ned’in piç oğlu olarak bildiğimiz Jon’un annesi hakkında Ned Stark hiçbir şey söylememişti biliyorsunuz. Tam şimdi bir yalancı olduğu ortaya çıkmışken bu konuda da yalan söylemiş olabileceği ihtimali giderek artıyor.

Ve Arya giderek istediğim kıvama geliyor kendisi. Kısa bir zaman sonra gözleri açılacak ve Yüzsüz Adamlar ile olan eğitimine devam edecek. Bu kızdanbeklentilerim çok ama çok yüksek. Jon'un yardımına koşacak olan bir diğer kişide kesinlikle Arya olacaktır. 

Game Of Thrones, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum, Game Of Thrones 6 sezon 3. bölüm, Dizi Yorumları,

Bu arada Rickon yakalandı. Hemde Ramsey denen aşağılık herifin eline düştü. Ayrıca Tüylü Köpek’de öldü. Bu da demek oluyor ki şu anda sadece yaşayan Kurt sayısı 2 yada 3. Hayalet ve Yaz sahipleriyle birlikte. Lakin  Nymeria bildiğiniz gibi Joffrey’nin kolunu ısırması sonrası Jory Cassel ve Arya tarafından ormanda kovalanmış ve kayıplara karışmıştı. Bakalım kalan kurt kardeşler bir araya gelebilecek mi?

Game Of Thrones, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum, Game Of Thrones 6 sezon 3. bölüm, Dizi Yorumları,


Ve son olarak en müthiş ve beklentileri artıran sahne…. Jon Snow kara kaleden ayrılıyor. Nereye mi gidecek? Umarım Ramsey’in üzerine gider. Yukarda belirtiğim gibi hakkında Targaryen olduğu yönünde iddialar var. Sonunda demir tahta oturursa şaşırmayın :D  

Game Of Thrones, Game Of Thrones 6. Sezon, Game Of Thrones Yorum, Game Of Thrones 6 sezon 3. bölüm, Dizi Yorumları,

Blogluyoruz... #7

Pazartesi, Mayıs 09, 2016

Game Of Thrones - 6. Sezon / 2. Bölüm İncelemesi

Pazar, Mayıs 08, 2016
Cahil okur’dan herkese selamlar…

Oldukça geç kalan bir dizi yorumu ile karşınızdayım bu akşam. Game Of Thrones’un 2. Bölümünü izlemeyen kalmamıştır sanırım artık. Ama olsun ben gene de ben sizin için bu bölümden aklımızda kalanları bir tazeleyivereyim ne dersiniz?

Bu bölümün adı “Home” du. Herkesin derdi eve geri dönmek lakin birçoğu bunu sadece hayal etmekle kalıyor ne yazık ki. Brandon Stark evine gidiyor lakin biraz daha gerilerde bir zamanda. Sevgili “üç gözlü kuzgunumuz” Hodor’un daha bir çocuk olduğu zamanlara dönüyor. Ve Hodor’un konuştuğuna şahit oluyor. Aslında oldukça da zeki bir çocukmuşa benziyor. Benjen Stark hakkındaki yorumu aşağıdaki sahnede görebilirsiniz…


Bu bölümde benim en çok hoşuma giden iki sahne vardı. Biri şu “asıl kuzeyin” sahipleri olan yabanıllar varya onların Kara Kale’ye girişleri kji, devin o sahnedeki payı çok büyük. Şu kükreyiş karşısında hangi kara kardeş ne yapabilirdi ki?


Biri de sevgili “Dağ” kardeşimizin Cersei Lannister hakkında konuşan zavallı sarhoşa yaptıklarını gördüğüm sahnedir. Ayrıca yine Dağ’ın ihtişamından korkan Lannister askerlerinin yüz hali de bir hayli görmeye değer sahnelerdendi.


Bu bölümde eve ulaşan ya da ulaşma gayretinde olan iki kişi daha sayabiliriz sanırım. Biri sevgili Arya ki; şuradaki  konuda kendisinin gözlerinin açılabileceğine olan inancımı sizlerle paylaşmıştım. Hala aynı kanıdayım.




Ayrıca sevgili Tommen’da annesi ne döndü… Yani annesi ile arasını düzeltme çabası içerisinde. Bu da bir nevi eve dönüş sayılabilir sanırım.


Bu arada en sevdiğim adam olan Tyrion, ejderhalar ile tanıştı. :D Örümcek'e dediği ise bir harikaydı. Sadece bu adamdan beklenilebilecek bir uyarıydı. 


Beni şaşırtan ancak beklenilen bir hamle ise Ramsay Bolton’un babasını öldürmesiydi. Uzun ile birlikte izledik o bölümü o kucaklaşma sahnesinde aynen şöyle demiştim; “Kardeşi de olduğuna göre babasının buna ihtiyacı kalmadı artık ve canını alır…” Lakin adam babasından hızlı çıktı. Adamın gözlerindeki kine bir bakar mısınız?


Bu arada Karstarklar ne dönekmiş arkadaş. Bu kadar hızlı taraf değiştirebilen başka bir hane var mı bilmiyorum. Birde sanırım Sam’in babasının hanedanı vardı ama adını şu an için unuttum.

Demir adalılara ise işler iyice karıştı. Asha kardeşini bulmak isterken babasından oldu. Son darbeyi ise amcası şu sözlerle vurdu…


Ve son olarak herkesin beklediği olay, Jon Snow canlanacak mı? Arkadaş aramıza geri döndü, lakin ne kadar kalır bilemiyorum. Bir intikam peşine düşer mi dersiniz? Bekleyip göreceğiz. Ama bu işin sonu umarım Hayalet’e patlamaz…



Yarın yeni bölüm var... Sanırım bu sefer biraz daha erken davranıp yorumlarımı sizinle paylaşabilirim. Bu hafta biraz sıkıntılı geçti de... Şimdilik hoşçakalın.

Blogger tarafından desteklenmektedir.